-
1 ağzı kalabalık
schwatzhaft -
2 ağzı kalabalık
пустоме́ля -
3 ağzı kalabalık
adj. loudmouthed, flannel mouthed, mouthy, verbose* * *1. loud mouthed 2. loudmouth -
4 ağzı kalabalık
loudmouthed, windy -
5 ağzı kalabalık kimse
n. bigmouth -
6 loudmouth
ağzı kalabalık -
7 loud mouthed
ağzı kalabalık -
8 loud mouthed
ağzı kalabalık -
9 loudmouth
ağzı kalabalık -
10 loudmouth
agzi kalabalik ve hakaretli konusan kimse -
11 farfara
1. بقباق [بَقْباق]Anlamı: ağzı kalabalık, gürültücü2. بقاق [بَقَّاق]Anlamı: ağzı kalabalık, gürültücü3. ثرثار [ثَرْثار]Anlamı: ağzı kalabalık, gürültücü4. خطل [خَطِل]Anlamı: ağzı kalabalık, gürültücü5. قوال [قَوَّال]Anlamı: ağzı kalabalık, gürültücü6. متباه [مُتَبَاهٍ]Anlamı: övüngen7. متفاخر [مُتَفَاخِر]Anlamı: övüngen8. ملسن [مُلْسِن]Anlamı: ağzı kalabalık, gürültücü9. مهذار [مِهْذار]Anlamı: ağzı kalabalık, gürültücü -
12 verbose
adj. gereksiz sözlerle dolu, ağzı kalabalık, lâfebesi* * *geereksiz* * *[-'bous]adjective (using too many words; expressed in too many words: a verbose speaker; a verbose description/style.) gereksiz sözlerle dolu; ağzı kalabalık -
13 glib
adj. dilli, konuşkan, dil döken, kolayca söylenen, çevik, üstünkörü, yarım yamalak* * *düşünmeden konuşan* * *[ɡlib]1) (speaking persuasively but usually without sincerity: The salesman was a very glib talker.) ağzı kalabalık, lâf ebesi2) ((of a reply etc) quick and ready, but showing little thought: glib excuses.) kıvırtmaca•- glibly -
14 bigmouth
n. farfara, ağzı kalabalık kimse (Argo) -
15 flannel mouthed
adj. ağzı kalabalık -
16 loudmouthed
adj. ağzı kalabalık -
17 mouthy
adj. geveze, ağzı kalabalık -
18 bigmouth
n. farfara, ağzı kalabalık kimse (Argo) -
19 flannel mouthed
adj. ağzı kalabalık -
20 loudmouthed
adj. ağzı kalabalık
- 1
- 2
См. также в других словарях:
ağzı kalabalık — sf., ğı Birbirini tutmayan sözler söyleyen, yerli yersiz konuşan, boşboğaz (kimse) Ata bu yılışık ve ağzı kalabalık heriften hazzetmez. A. İlhan … Çağatay Osmanlı Sözlük
kalabalık — is., ğı 1) Çok sayıda insanın bir araya gelmesiyle oluşan insan topluluğu Kalabalık içinde zorlukla boş bir masa bularak oturdum. A. Haşim 2) Gereksiz, karışık şeyler topluluğu 3) sf. Sayıca çok Köy kahvesinin içi bu akşam her zamankinden… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ağız — 1. is. Yeni doğurmuş memelilerin ilk sütü 2. is., ğzı, anat. 1) Yüzde, avurtlarla iki çene arasında, ses çıkarmaya, soluk alıp vermeye ve besinleri içine almaya yarayan boşluk 2) Bu boşluğun dudakları çevrelediği bölümü Küçük bir ağız. 3)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
çember sakallı — sf. Çember sakalı olan (kimse) İçlerinde en ağzı kalabalık olan o çember sakallıydı. A. Gündüz … Çağatay Osmanlı Sözlük
farfara — sf., Ar. ferfere 1) Çok konuşan Dalmış gülüp konuşmaya yüzlerce farfara / Yorgun kulaklarımda sürerken bu yaygara. Y. K. Beyatlı 2) Ağzı kalabalık 3) Yüksek sesle konuşan 4) Çok övünen … Çağatay Osmanlı Sözlük
kıranta — sf., İt. quaranta 1) Saçları ağarmaya başlamış (erkek) Yeni şube reisi, kırk beşlik, ellilik, kıranta, ağzı kalabalık bir adam. M. Ş. Esendal 2) İlerlemiş yaşına rağmen bakımlı, özenli (erkek) 3) Kırlaşmış (saç, sakal) Erkek, tıraşı uzamış… … Çağatay Osmanlı Sözlük
FERFERE — Farfara, akılsızlık, hafif meşreplik. * Patırtıcı, gürültücü, ağzı kalabalık … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
ağızlı — sf. Ağzı herhangi bir biçimde olan Dar ağızlı vazo. Birleşik Sözler açık ağızlı ayran ağızlı çanak ağızlı gevşek ağızlı kalabalık ağızlı … Çağatay Osmanlı Sözlük